ALP EREN BALTACI



More Cool Stuff At POQbum.com

HABERLER
   
  Alp Eren Baltacı
  Şiirlerimden Seçmeler
 
ALFABETİK SIRAYA GÖRE


Açılmak (Dörtlük)

R.T.E. ye...

Yükseklerde uçmaktan şuurunu kaybetmiş,
Midesinde geziyor bin yıllık hatıramız.
Hayalperest kanatlı bu delinin yüzünden
Yurttaşımla, dostumla AÇILMAKTA ARAMIZ...

22.12.2009

Alp Eren Baltacı



Anlamı Kalmayan Şiir-1

“Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.”
YAVUZ SULTAN SELİM

Zebûnun oldum senin, mücrim değildir felek
Gönül kuşum cân attı, câna delîldir felek
Evvel âhir yanacak nârınla öz kanadım
Kanadım teleğinde senden fitîldir felek
Yay kirişinde okum, âh-u zârım bir hüzzam
Helecânımı sana ehl-i nâkildir felek
Nedâmet-i aşkına düşürmesin Yaradan
Teessüf rüzgârında efil efildir felek
Efsûnkâr nazarını bende bir şi’r eyler ki
Söz ağyâra dökülse dile hâildir felek
Peyderpey görününce ecel sensiz cânıma
Hicrânlı gönlüm içre aşka kefîldir felek

Zebûnun oldum senin, mücrim değildir felek
Gönül kuşum cân attı, câna delîldir felek

20.06.2009

****************************

1-Âhû: Ceylan,
2-Zebûn etmek: Güçsüz bırakmak, zavallı duruma düşürmek,
3-(birinin) Zebûnu olmak: Birini çok sevmek, ona aşırı düşkün olmak,
4-Delîl: Rehber, yol gösteren,
5-Evvel âhir: Önünde sonunda,
6-Nâr: Ateş,
7-Telek: Kanat üzerindeki tüy,
8-Hüzzam: Ok kirişten bırakıldığı sırada çıkan ses (ayrıca bu sesten esinlenilerek Hüzzam Makamı meydana getirilmiştir.) ,
9-Helecân: Kalp çarpıntısı,
10-Nâkil: Taşıyan, ileten,
11-Nedâmet: Pişmanlık… Nedâmet-i aşk: Aşk pişmanlığı
12-Teessüf: Acınma, yazıklanma, yerinme,
13-Efsûnkâr: Sihirli,
14-Ağyâr: Yabancı,
15-Hâil: Engel,
16-Peyderpey: Yavaş yavaş,
17-Mücrim:Suçlu

Alp Eren Baltacı



Anlamı Kalmayan Şiir-2

''Ağyar gül kopardı dikenden demet demet
Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız''
ATSIZ

Har vurdu gülistânı, arda hâristan kaldı
Mahdûd ömrüme senden sâde bir hicrân kaldı
Kaldı yâdından hayâl, düştü hayâle yadlık
Mütebessim çehrenden dîdeye elvân kaldı
Terennüm edip durdum güfte güfte mâzîyi
Âtîden elde fakat adem içre ân kaldı
Ki bestesi burkulmuş düne ait her ânın
Ağıt olmuş şarkıdan bir ağır buhrân kaldı
Hevesle bekliyorken gönül tahtını senin
Azrâîl omzunda âh, bir taht-ı revân kaldı

Har vurdu gülistânı, arda hâristan kaldı
Mahdûd ömrüme senden sâde bir hicrân kaldı

17.07.2009

Alp Eren Baltacı



Anlar mıyız? (Dörtlük)

Öldükçe ölüyoruz ve hâlâ duruyoruz
Bir köpeğin ağzında salyaları köpürse...
Biz gafiller, Allah'ım; biz anlar mıyız,
............................................................birgün
Selâhaddin dirilip yüzümüze tükürse?

09.01.2009

Alp Eren Baltacı



Aşkımdan Kalbin Yansa

Kalbinden gözlerime aksettirsen nurları
Karanlıktan kurtulup gönlüm şavkına kansa
Geçemezsin diyerek gösterdiğin surları
Kollarım tek darbeyle yıkıp sana uzansa

Biliyorum, bedenin ruhuma ram olurdu
Aşk bâbında dileğim, sende merâm olurdu
Bir küçücük tebessüm, bensiz harâm olurdu
Aşkımdan kalbin yansa, çaresizce kıvransa

25.01.2009

Alp Eren Baltacı



Aziziye

Aziz bir Aziziye; güvercin yuvası,
Yedi neslin Allah'a kanat çırptığı yer.
Burkulmuş gönüllere hayat râbıtası;
İmdâd edip ölümün bir göz kırptığı yer.
Gevşemiş zihinlere taptâze eskinin
Eskimez bir erkânla tokat çarptığı yer...

Alp Eren Baltacı



Azîziye Avlusunda Ölü Güvercinler

Azîziye avlusunda ölü güvercinler,
Mermere yapışmış kanatları.
Ölümün soğukluğundan
Daha sıcak şimdi mermer…
İşte bugün, burada
Çözüldü göğün halatları
Kanatlarında birleşti
Yedi kat gökle yer,
Ölümün soğukluğundan
Daha sıcak şimdi mermer…

Daha dün sabah boyamışlardı
Kubbe-i Hadrâ ufkunda şafakları;
Güvercinboynuna:
Mavi, pembe ve yeşil…
Bulutlardan buzlu saçakları
Yağdırmışlardı yanık bozkıra,
Dolu dolu, çil çil…
Ve o saçakları Azrâîl
Onlar gibi devirip de geldi,
Onlar gibi indi avluya;
Yine onlar gibi yükseldi
Sırlarımla beraber,
Ciğerimi yakarak…
Ardında saçak bulutlardan
Minicik bedenlerine,
Bir soğukluk bırakarak…

Azîziye avlusunda o güvercinler
Mermer yüreğimin aşktan
Eridiğini görmüşlerdi.
Aklımı kurcalarken cinler,
Tepesinde beynimin
Gediğini görmüşlerdi.
Ve insanların bende
Görmediğini görmüşlerdi…
Azîziye avlusunda o güvercinler
Sırdaşım, dostumdu,
Öz dilimden bile
Ketûmdu…

Onlardı Mevlânâ’nın
Türbedâr melekleri…
Uçacak mı, uçacak mı
Bir daha telekleri
Azîziye’den, Kubbe-i Hadrâ’ya doğru?

Heyhât!
Cevabı meçhûl bir soru.
Ayyûkta bekleyen sırlarım kadar meçhûl…

Bir zamanlar aşksız yüreğimden
Arda kalan soğuk mermerde
Şimdi onlar ısınıyor.
Biliyorum, Tanrım;
Yaşatan ve öldüren Tanrım
Mermeri de sınıyor,
Azâmetinden eriyecek mi diye
Daha ölmeden bir kefen
Giyecek mi diye…

Onun büyüklüğünde kendini
Zerrenin zerresi bile görmeyene
Kutlular olsun…
Korkusuyla üşüyene, sevgisiyle yanana
Mutlular olsun…

Azîziye avlusunda ölü güvercinler,
Mermere yapışmış kanatları.
Ölümün soğukluğundan
Daha sıcak şimdi mermer…
İşte bugün, burada
Çözüldü göğün halatları
Kanatlarında birleşti
Yedi kat gökle yer.
Tanrı’nın azâmetinden
Susup güvercinler gibi,
Eriyecek nihâyet
Beynimde son katmer
İçimde son mermer...

29.06.2009

Alp Eren Baltacı



Biten Gün (Dörtlük)

Bir ömre sığmayacak hayallerimi yutan
Bin ömürden daha uzun bir gün yine bitti
Anıların fecriydi oysa ayakta tutan
Ve yeminlerle yeşeren o tatlı ümitti

20.08.2007

Alp Eren Baltacı




Bozkırlı-1

Günlerce at sırtında dağlar yarıp yol alır
Kızıl börkünden sarkan saçlarını yel alır
Yorulmuş vücudunu bir sabırsız hal alır
_____Dor atıyla bozkırlı söyle nereye gider?
_____Kılıcıyla okuyla böyle nereye gider?

Alnından çizgi çizgi hikâyesi okunur
Yüzünde bin yarayla binbir kilim dokunur
Seneler er kişiye insafsızca dokunur
_____Bozkırlının elleri, parmakları nasırdır
_____Bakışları karaca, sert çehresi bakırdır

Tien Şan’ım, Altay’ım, dağlar azdır aşmaya
Taklamakanla Gobi… Çöller yetmez eşmeye
Bir ölüm uçurumu alçak olur düşmeye
_____Bozkırlının sedası erkekçedir mertçedir
_____Biraz uzun yaşamak ere daim dertçedir

Geçmişteki günleri hatırlayınca bazen
Gözlerinden bir damla yaş dökülür inceden
Nerede o kutlu ant? ‘Bütün budun bir beden! ’
_____Haykırır da dört yöne ‘Bu yağız yer tuttu mu?
_____Beni yoktan yaratan Kök-Tanrım unuttu mu? ’

Harap olmuş gönlünde nice dertleri vardır
Dünyanın cilvesiyle yaşamak elbet zordur
Tek çaresi ölüm ki bozkırlıya bir sırdır
_____Arkadaşları şimdi Tanrı evi göktedir
_____En güzel bahtiyarlık bağra saplı oktadır

15.03.2006

Alp Eren Baltacı



Bozkırlı-2

Bozkıra sürdüyse Tanrı, atını
Sana yakıştırmış kendi katını
Kaldır ve yeniden yor pusatını
..........Sadağın sırtına bir yaygı olsun
..........Sırıtan düşmana bir kaygı olsun

Ardınca ağırdır yetim bırakmak
Bir çakınca evdeş gönlünü yakmak
Kan alıp, kan verip Orkunca akmak
..........Tasalanma, bengü bir yüz kalır mı?
..........Er börksüz, Ötüken Türksüz kalır mı?

Göksakal buyurdu: Bozkırdır yurdun
Çünkü sen atalar sözüyle yundun
Bir yaman süngüşte şenlenir budun
..........Burda ne güzeldir ölüm oyunu
..........Ölüp de görmemek zafer toyunu

Kendini bul ki bir ok ıslığında
Bedenin görünür kurt kılığında
Uçmağa yükselen gür çığlığında
..........Karşında yüreksiz çakal kudurur
..........Bin pişman başını, taşlara vurur

Bozkırlım, gönlüne akıt sen yaşı,
O keskin bakışlar olmasın şaşı
Yayın ki elinde bir yada taşı
..........Alıklara indir oktan yağmuru
..........Toprağı süslesin bir kan çamuru

Yumuşak yatağa ürkek çullanır
Erce öl, evine şeref yollanır
Nihayet senin de atın dullanır
..........Gün gelir, puslanır uslarda adın
..........Fakat göğe çıkar kartal kanadın

Töredir, gök bilgelerce satılmış
Kapıdır, eşiğe kılıç çatılmış
Yasadır, ömrüne mızrak atılmış
..........Kalbe saplanır, ağlatmaz, güldürür
..........Ulu Tanrı, yaşatır ve öldürür…

08.04.2009

Alp Eren Baltacı



Bozkırlı-3

Bugün içlenerek yine kopuzdan
Bir nasip diledin kıyıdan kuzdan
İnsin, dedin, yükler; insin omuzdan
..........O yükler, Tanrı’ya âsî başlardır
..........Döşeğin bozkırda kızgın taşlardır

Nasibin belki bir -gün ortasında-
Bir parça esrimek kımız tasında
Dirlik, erimektir gün vurmasında
..........Gölgelikte fakat kaynamaz kanlar
..........Ağaçtan, budaktan ağarmaz tanlar

Yazı-yaban uzu gözler görmeli
Gözlerde ölümü özler görmeli
Gökçek dileklerle sözler görmeli
..........Yer, gök, yazı-yaban burda birleşir
..........Adsızlar, kızanlar burda erleşir

Batırlık, yiğitlik gelmez yatağa
Kocadır, körpedir bakılmaz çağa
Erler nişanlıdır elbet uçmağa
..........Vaktince çıkarsın sen de dokuza
..........Varırsın dokuzda Atam Oğuz’a

Bir süngüş adağı, işte ud yılı
Yalız kasta bekler kılıç kızılı
Akça sadaklarda oklar sayılı
..........Sırıklar, mızraklar döşte sivrilsin
..........Irkına ardadır, tözler dirilsin

Umay uğur çaldı çelik yayına
Kök olup kut saldı bengü kayına
Orkunca su verdi eşkin tayına
..........Gök-Tanrı’dan utku indi Bozkırlı
..........Ululuk, esenlik bozkırda sırlı

Yazı-yaban uzu gözler görmeli
Gözlerde ölümü özler görmeli
Gökçek dileklerle sözler görmeli
..........Yer, gök, yazı-yaban burda birleşir
..........Acunluk hevesler burda körleşir

Birgün yükselince kurt başlı tuğun
Güzel muştusudur ölümle yuğun
Sana anda artık Oğuz başbuğun
..........Bozkırda sararmış düzler kızarır
..........Ölmeyen, ölmeyen yüzler kızarır

18.07.2009


Alp Eren Baltacı



Çıldırmak Üzereyim

Düşmanıymışım gibi gireceğim yolların
Daha en başında ben lincine tutulmuşum
Bedenimi saklarken, kurtuluşta esrârın
Düğüm düğüm olduğu yerde, unutulmuşum

Kırık bacak, dik yokuş; yorgun fikir, kesik baş
Adımlarım meçhûlün çıkmazında kalacak
İçimde peyda olan bu tek taraflı savaş
Umarsız kulakların ahrazında kalacak

***

Bu hayat uykusunun biteviye rüyası
Korkumu körükleyen korkunç karabasanlar…
Duvarlarla engelli gençliğimin dünyası,
Ruhumu kurban etmiş sabır kaçkını anlar

Gözümde gündüzlerin gecelerden farkı ne,
Baharın ve güneşin buz kestiren bir kıştan?
Böyle bir tereddütte ölüp dirilsem yine
Kurtulur mu damarım fütursuzca akıştan?

Çaresiz bir ömür ki esaretin resmidir
Ahengini tamamlar ancak bir mezarlığın
İsabet var zamanda, ölümün mevsimidir
Kıymeti yok önümde ömür denen darlığın

***

Nazarımda yıldızlar birer birer düşmekte
Ve suyun, görmekteyim ayyuka miracını
Canavar kolu dallar, beynime üşüşmekte
Bilmem akıl saklar mı, tezada, ilacını?

Darbeler, inmek için varlığımı arıyor,
Hâlbuki cihanda ben belirsiz bir zerreyim.
Tahammül sınırında gözlerim kararıyor
Seyredin cinnetimi, çıldırmak üzereyim!

28.04.2009

Alp Eren Baltacı



Dalgalar

Rüzgârın kamçısıyla bir yolculuk telâşı
İşte başladı birden, şu toprağın bağrına
Girdaplara karşıdır dalgaların savaşı
Boğulmak var sonunda yahut çıkmak yarına

***

Bir sabır tesbihinde dizili boncuk gibi
Dert yükünü çekince sıra sıra dalgalar
Gök nefessiz kalır da ölür kervan sahibi
Her damlası uyuşur, bahtı kara dalgalar

***

Onlar ki sahillerde birer Mecnûn'dur, garîb...
Hasretten köpük köpük gözyaşına bürünür
Gönülleri burada Mecnûn kadar muzdarib,
Açıklarda yaşayan Leylâ için sürünür

09.09.2008/Mersin

Alp Eren Baltacı



Deniz Kabuğu-Tûfandan Kalma Bir Ses

Enginlerde bir yerde lüle lüle dürülmüş
Bilmem hangi sebepten sâhillere sürülmüş.
Korktuğu da pek belli boğmaca soluğundan...

Kayalarla dalgalar mahvetmiş sînesini,
Bir garîbin denizden kovulmuş hânesini.
Anladım ki bu yuva mahrum öz çocuğundan...

......

Yosunlu kayalardan alıp kulak verince,
Uğultular işittim, kasvetli ve derince.
Boranın, denizlere girdiği oluğundan...

Titredim ve ağladım... Şiddetini azâbın,
Bir ilâhî öfkenin, bir tûfanca gazabın
Hükmünü dinleyince o deniz kabuğundan

Alp Eren Baltacı



Diyalogcu

Diyalog dediler, çok hoş gördüler
İncili, teslisi, bunak papazı
Bir aciz mi aciz Fetoş gördüler
Salyalı, sümüklü din hokkabazı

“Urfa’da kuruldu sırat köprüsü
Siz önden buyurun hahamlar başı
Ey papaz efendi, yaksana tütsü!
Keramet gösterip kaldır şu taşı

Atalar çok edip sizi üzmüşler
Kusura bakmayın, özür dileriz
Rabbin aciz kulu affını düşler
Vatikan’a gelip günah sileriz

Hoca efendide türlü erdem var
Nuru aydınlatır bütün dünyayı
Gurbetten, sıladan acı bir dem var
Şefkati kurtarır batan dünyayı

Sen de gel arkadaş, bekliyoruz bak!
Şakirt ol, temizlen, kurtuluşa er.
Gelmezsen yanarsın, böyle diyor Hak!
Şefaat etmeyiz, öyleyse geber! ”

Alp Eren Baltacı



Duyun Yıldızlar

Keyif çatar gibi arşa yaslanıp
Dünyanın seyrine dalan yıldızlar
Öteden, cilveyle ışık süslenip
Uykusuz gözlere dolan yıldızlar

Benim de sırdaşım olur musunuz?
Kimseler duymasın, sırdır susunuz
Halime bir derman bulsun usunuz
Sevdayı ezelden bilen yıldızlar

Son hadde varsa da hırçın avazım
Bitmez bu hasretlik, yine yalnızım
Kim bilir, nerede gönül yıldızım?
Vuslatı hilâlde bulan yıldızlar

Aynı yazılmıştır hep kaderimiz
Yanmaktan yorulduk, yok ederimiz
Ateşten örülmüş taç kederimiz
Karanlıktan kaçıp gelen yıldızlar

Alp Eren sabırla bekle eceli
Yol uzun, pek çetin, ömür çileli
Çaresiz ödersin ağır bedeli
Ağlasın feryadı alan yıldızlar

09.04.2007

Alp Eren Baltacı



Düş

Göktürk erlerinin savaş narası
Kulağıma ninni olsun okunsun
Gönlümden silinsin çağın yarası
Geceler maziyi ruhuma sunsun

Kımızlar içilsin bahar toyunda
Balalar kutlansın türlü oyunda
Sayrımış yüreğim Orkun suyunda
Çelikçe em alsın, yıkanıp yunsun

Gökçe sakallının bilge sözünden
Bir yılkı atının derin izinden
Gelinlik kızların cilve nazından
Akıncı erlere yaygı dokunsun

Kocalar doğrulup kalksın yataktan
Oklar eksilmesin akça sadaktan
Kan alplik borcudur, aksın ayaktan
Her ''kelle''ye on bin kılıç dokunsun

28.03.2007

Alp Eren Baltacı



Ey Zaman-1

Dünüversen diyorum, o şahane çağlara
Ya zalimin kalbine bir ok gibi fırlasam!
Ya da bir hasır olsam tertemiz otağlara
Binbir zafer kazanmış erleri ağırlasam

Duruversen diyorum, ne ileri ne geri...
Hayatın her halini yaşasam keşke birden
Çözerek aklımdaki bütün kör düğümleri
İnancımı kurtarsam her kötüden her kirden

Geçiversen diyorum, bir çırpıda, çabucak...
Bilmesem acılarla yazılmış bu masalı
Vadem dolana kadar kaçayım köşe bucak
Çobanca ara beni, eli ecel asalı...

03.09.2007

Alp Eren Baltacı



Ey Zaman-2

Fazlasıyla uyudum, yetmez mi yaşattığın
Vereceğim son nefes bahtiyarlık anımdır
Ruhunu sonsuz dipsiz karanlığa attığın
Çürümüş beden sana, en son armağanımdır

Gösterdiğin ‘bugün’ ki yalnız kara bir nokta
İstikbale bir çizgi olup taşamıyorum
Oyalanma, bekletme... İneyim son durakta
Biçilen kısa ömrü zaten yaşamıyorum

23.09.2007

Alp Eren Baltacı



Fuzûlî'ye

Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var

Fuzûlî

***

Ey, aşkta Mecnûn ile aşık atan Fuzûlî!
Sadakat aşikârdır, mikdâr gönülde gizli

Hangi âşık belâya bizim kadar sarılır?
Bu devre erişti mi gözler ki kan sebili?

Vasl-ı sırra talibiz, bu yola canlar fedâ,
Çerağ olup yansak biz, em çalmaz cânân eli

O sırdır derde devâ, çölde bir yol gibidir
O sırdır ki gösteren, gönlü bîdâr bir velî

Ehl-i aşkın nasibi, feleğin cilvesiymiş
Cevr içinde okumak hâriçten bir gazeli

Kamış da hicrân içre feryâd figân ederdi
İşte pîr nefesiyle sabır faslında dili

Fuzûlî, yâd etmeli o sâdık âşıkları,
Şimdi sâde ben miyim, o âşıklardan deli?

10.03.2009

Alp Eren Baltacı



Geçmiş Zaman Şairiyim

Eskiye benzer ne varsa, ölüdür, demişsin…
Senin gözünde
Ben de ölülerden biriyim.
Aslında sen bir yaşayan değilsin
Fakat ben, geçmiş kadar diriyim.
Evet, üslûbum tozlanmıştır,
Çünkü ben, geçmiş zaman şairiyim.

Şiirlerim binlerce yılın hatırasına hürmet
Aziz Türkçem varlığıma bir rahmet
Ve uyduruk şairliğinin uydurukçasına karşı
Al sana, taptaze dilimin
Çiçeklerinden bir demet

Bil ki çiçekler yenmez…
Ağzına sakız değildir,
Çiğnenmez!

Evet, üslûbum biraz tozludur, ancak
Ne uydurukçan kadar köhnedir,
Ne ölçüsüzlüğün gibi
Köhnemiş teknedir.

Yenilik sahteyse eğer,
Onun yalancı şafaklarında istikbale akamam.
Uydurmaca suların meçhûl bahtı mıyım?
Sen, şair bozuntusu!
Anla ki ben bir gün batımıyım
Güzel düşlerle bezeli bir
Uykunun rıhtımıyım…

Bu rıhtımda köhne teknelere yer yoktur.

Ancak,
Gün batımını hissedersen
Mazide söylenmiş ne varsa,
Hâlâ tazedir, dersen
Gün doğumuna erişirsin.

O şiirler binlerce yılın hatırasına hürmet
O şiirler Türkçeme bir rahmet
Ve uyduruk şairliğinin uydurukçasına karşı
Al sana, taptaze dilimin
Çiçeklerinden bir demet…

Bil ki çiçekler yenmez…
Ağzına geviş değildir,
Çiğnenmez!

07.04.2009


Alp Eren Baltacı



Gök Bayrak

Karanlıktan kurtarıp bir zaman
Hilâli gökçek dileklerle
Gökyüzüne asmıştık.
Ki Türk’ün çadırıdır deyip
Göğe, Türklük mührünü
Bir yıldızla basmıştık.

Şimdi dilekler burkuldu,
Çadırımız devriktir.
Dilimizde kilit var,
Gözyaşımız fakat
Tekbîrlere teşrîktir.
Çocuklarını sen topla;
İlteriş ol Tanrıdağı,
Barkımı sen biriktir!

Urumçi’de, Kaşgar’da
Halkımı sen biriktir…

İsyânımız, sorularda;
Sebepsiz virgüllerle
Kırılmaz doğrularda.
Hakkımızda aklımız,
Sahipsiz yavrularda…


Bütün endâmıyla süzülür
Al duvaklı nazlınız.
Ki gök bayrakta,
Hilâl aynı hilâl
Yıldız aynı yıldız…
Kıyâmet midir bu hâl?
Tanrıdağı,
Titredin, tiremedin!
Göğümüz, çadırımız
Devrildi kızıl taşlar üstüne…

Sen ağla al bayrak,
Gök bayrağa sen ağla!
Ve dalga dalga yaşını
Rüzgârlara bağla.
Ebâbilce indirsinler
Sarı başlar üstüne…

İsyânımız sorularda.
Sorular gönüllere;
Sarsılmaz duvar sandığımız
O mesnetsiz tüllere;
Kor diye kandığımız
Kül yutturan küllere…
-Biz de İslâm değil miyiz?

Bir düşünün inceden:
“Kuruyorken, güllere
Sel miyiz, sebil miyiz?
Şakımaz bülbüllere
Ağız mıyız, dil miyiz?
Müslümanlık deriz de
Yoksa biz câhil miyiz? ”

-Câhilsiniz elbet, zırcâhil hem de.
Ki İslâm’ım diyorsa
Yakınım da birdir, ötem de.

Ötenizdeyiz, tâkatimiz
Kalmadı İmdât’lara.
Daha ne bekliyorsunuz,
Ebâbillerle gelin,
Yapışın kanatlara;
Gönderin yine taşları
Vicdânı sakatlara!

Onların da başları,
Delinecek başlardır…

Hürriyete açlığı
Turfan doyurmaz.
Kansu’nun damarında
Uygurca heyecanlı,
Kürşad kadar canlı
İşte bu kan durmaz.
Birgün muhakkak
Gök bayrak da allanır,
Muhakkak…

...

Karanlıktan kurtarıp bir zaman
Hilâli gökçek dileklerle
Gökyüzüne asmıştık.
Ki Türk’ün çadırıdır deyip
Göğe, Türklük mührünü
Bir yıldızla basmıştık.

Sen ağla al bayrak,
Gök bayrağa sen ağla!
Ve dalga dalga yaşını
Rüzgârlara bağla

Ebâbilce indirsinler
Sarı başlar üstüne…

07.07.2009

Alp Eren Baltacı



Hayallerde

Esrârdan bir sır çektim, kıldan ince, keskince
Sabır taşına çaktım mesnetsiz geceleri
Ümitler bir tohumdur, hayallere ekince
Rüzgârlar gibi aştım, aşılmaz yüceleri

Gür sesler bekliyorum ilk fecr ile her sabah
Kızla dönmüş ufuktan. Olsun kulaklar sağır!
Dualar ve âminler, 'Getirmesin şer sabah,
Dakikalar yürüsün asırlar kadar ağır...'

O sesler ki beynimde büyüyen noktaları
Mahirane gösterip çizgi çizgi anlatsın
Beste olup ruhuma dizilsin notaları
Tefekküre çağıran bir ney gibi çınlatsın

Ve saatler durmalı, ağırlaşmalı zaman
Bin parçaya bölünüp her zora yetmeliyim
Dehşetli bir acıyla inci inci ağlayan
Boynu bükük yıllara uzanıp gitmeliyim

*****

Hayallerin de elbet birer sonu yazılmış
Elbet bir gün bitecek şu sıcacık toprakta
Ne güzel bir mezarmış! Derinlere kazılmış
Fakat burdan uzakta, galiba çok uzakta

Alp Eren Baltacı



Hayat Kitabı (Beyit)

Her şey onda yazılı; sevincim, hüznüm, tasam
Hepsi kısır, hepsi boş; son heceyi anlasam...

14.01.2009

Alp Eren Baltacı



Hüsran

Umutlarla bezenmiş emsalsiz bir kâseden
Usanmadan içtiğim hüsran kokan bir zehir
Amansız hakikati bir noktaya hapseden
Düşlerimle birlikte kalemim can çekişir

Beynimde tereddütün şimşekleri çakarken
Geçirdiğim anları, 'bir' gün gibi yaşadım
Gençliğim, baharında istikbale akarken
Gönül dağında artık, 'ihtiyar'dır bir adım

Hayatın cilvesidir yanıp sönen ışıklar
Yürüdüğüm yolların en başında bir korku
Sade bir tesellidir karanlıkta ıslıklar
Ölümlere niyettir dalacağım her uyku

Cezbine sarıldığım hayallerle son bulmuş
Her gün için takvimden, dargın bir yaprak sökün
Yorgun gazeller gibi, fırtınayla savrulmuş
Her dün için, kabrime, bir avuç toprak dökün!

20.11.2007

Alp Eren Baltacı



İhtiyar Ölürken

Mahmûr gözlerle süzüp son bir kez etrâfını
Bütün gücüyle sıktı yumruğunu ihtiyar
Pençe pençe kazıdı ardından çarşafını
Bu nâfile çabada bir can çekişmesi var

Nâfile; kader çünkü durdurulmaz çarkında
Akıp giden suların girdabıyla garkında
Mutat yasanın şimdi ihtiyar da farkında
Biraz önce kazmıştı yatağında bir mezar

Cihanda son nefesle bıraktı uğraşını
Günlerce hastalıktan ağır yüklü başını
Bir hıçkırık bürüdü hayat arkadaşını
Arkasından yükseldi uzun uzun ağıtlar

Alp Eren Baltacı



İskelede Gece

-Dalgalara-

Beyhûde bir çırpınış; titreyen bir cılız mum...
İskeleye kadarmış bir cehennem olduğum

Sanki cismim de söndü bu iskele yasında
Ve kalakaldı ruhum küllerin ortasında
...
Sizin de varlığınız iskeleye nevâle
Ayaklar azı dişi, parmaklıklar piyâle
...
Tereddüt var çehremde, tereddütte intihar
Köpüklerden yol verin ey eşkıya dalgalar

Gözlerimde son şûle sizin olsun, götürün;
Ya gark edin denize, ya geceyi söndürün!

19.12.2009...... 02.00... İskele

Alp Eren Baltacı



Kaşıkçı Elması (Dörtlük)

Beyinciğini yorup -Âh, elimde olsaydı-
Diye bahsederken sen, kaşıkçı elmasından;
Korkuyorum, elinin, bir ölçülmez kıratlık
Bu gönül sofrasında, kaşıksız kalmasından...

06.07.2009

Alp Eren Baltacı



Kırık Çanakta Su

Geçen günler boş akan birer damla,
Kalan ömrün kırık bir çanakta su…
Çanaktan sızmayan suyu selamla,
Gidene vedayı sessiz tamamla!
Unut mersiyeyi, öldür me’yûsu!

Dünleşen günlerin, şimdi nerdedir?
Onlar da önünde bir istikbaldi.
Su, yanık toprağa kul ve bendedir,
Çağlayıp köpürmek uzak ukdedir.
Denizlere koşmak hoş bir hayaldi

Haydi, şiirlerden bir sandal yap sen,
Tehlikesiz, emin bir gölde gezdir!
Mısralar koparır, gör, şiirinden
Küçük bir meltemde rehbersiz güven.
Bu gölde istikamet bilinmezdir…

O sızan sularla yoğrulmuş toprak
Kırık ömrüne yama olacaktır
Yeniden pişince yamalı çanak,
Sandal denizlere tekrar çıkacak,
Her belâ sana âmâ olacaktır.

Eski günler boşa akmış bir damla…
Ve bırak kalsın kırık çanakta su!
Gidene vedâyı artık tamamla,
Yürekten çağla ki bir ihtişamla,
Sarmasın seni tereddüt korkusu!

06.04.2009


Alp Eren Baltacı



Korkularım

Tereddüt duvarını bir eşik gibi görüp
Korkmuyorum, dedikçe hep artan korkularım
Gözlerimin ferine perde perde zift sürüp
Işıldayan ufkumu karartan korkularım

Öyle derin bir hırsla örülmüş ki gücünüz
Mızrak gibi saplanır sizden çıkan iğneler
Tesellî uykusuna bir kâbustur öcünüz
Canavar çehrenizi eskitmemiş seneler

Endişeyle sıçrarım annemin kollarına
Çocuk ürkekliğiyle gizlenirim çabucak
Bir vakit gireceğim cesaret yollarına
Fakat ruhuma sizden peyda izler kalacak

17.03.2009

Alp Eren Baltacı



Kurban

Kaç seneyi eskittim, öğrenseniz ne yazar?
Derim: Başımda aklar birer sevda yaşımmış
Ruhsuza cennet dünya, bana daracık mezar,
Menzili meçhûl dağlar benim mezar taşımmış...

Terkedilmiş hislerin derince manasından
Zerre gibi göründüm asrın dev aynasından
Kederlerle yoğrulmuş kurbanlık kınasından
Nasibini bekleyen benim garib başımmış...

25.03.2008

Alp Eren Baltacı



Kutlu doğum (Beyit)

Yüce Rabb’im cihana gül kokan rahmet verdi
Güzel ahlâk tam olsun, beşere ‘Ahmet’ verdi

30.03.07 (Mevlid Kandili)

Alp Eren Baltacı



Limon Çiçeği 

-Sevgili Teyzem Rüşdiye Freedman'a-

Bir rüzgâr değer önce gurbet elde saçlara
Ve anneden uğultu: Kuzum, gün doğmadan gel
Sonra ıtrını duyup bir limon çiçeğinin
Sılaya can atar da yollar, denizler engel

Bu bahçede onun da gezdiği günler vardı
Yürüdükçe, koştukça hayallere dalardı.
Bir limon çiçeğini müşfik elle bağlardı
Mutlak götürmeliydi bir garibe karayel

Götürmeliydi elbet, almalıydı hasreti
Boğmalıydı garipte ağırlaşan kasveti
Sıla kılıp, yurt kılıp o amansız gurbeti,
Buğuyu silmeliydi gözlerden bir emin el.

Artık kendisi muhtaç böyle çiçek hatrına
Çevresinde rüzgârca bir memleket ıtrına.
Bir hasretlik içinde ulaşsa da yarına
Eski hâtıralara düşer ezelden ecel...

Alp Eren Baltacı



M.Bahadırhan Dinçaslan

''İlhamı döktürür satırlar / Sen yazmayı iste, yazdırırlar'' A.N.Asya

-Her yönüyle gurur duyduğum kardeşim, ülküdeşime-

Şairsin, mukadderdir:
Bir gün zerresin denizde,
Bir gün med vurur, denizlerden taşarsın.
Adında var olan özgelik üzre
Geçmişi andığın kadar varsın...

Kaleminde zaman dirilir:
Ki başlığı dünden doğar,
Hece hece işlenir bugün
Ve yarınlara uçurduğun,
Uydurmacaya inat
Şiir gibi şiir:
Efsane, aşk, fikir ve sair
Her sözünde derinlik...
Sen tasa etme şair!
Senin de ardından aylar, yıllar değil
Asırlar sayılır
Ve şiirlerinde bir dualık
Hatırlar sayılır...

Alp Eren Baltacı



Niyaz

Beşeriyet, kalmasın hak kurtuluştan mahrum
Boy boy arşa yükselsin, elifî minareler!
Hâk ile yeksan olsun gaflet, azâmet, kurum
Ön saflarda yürüsün cennete biçareler!

Her duaya bir “Âmin”, hayırlısı Allah’tan
İz’ansız boş kafalar ne anlasın izahtan?
Eksilmesin alemler minareden, külâhtan
Gönüllere girmesin şeytandan emâreler!

10.04.2007

Alp Eren Baltacı



Ödül

İnleyip feryat eden hâristanda bülbüldür
Onun derdi büyüktür, gülistandaki güldür

Sevdadan tek gayesi, yardan bûse olanın
Bedeni toprak olsa, ruhu beyhude küldür

Peşinde koştukları sinsice emeller mi?
Duygularla oynamak affedilmez bir züldür

Vuslatı sanma sakın hayalde, Kaf Dağı’nda
Aşılmaz duvar değil, tek engel ince tüldür

İster kör, topal olsun, ister dünya güzeli
Aradığım sadakat, bir ömürlük gönüldür

Parlak istikbal değil; bağ, bahçe, saray değil
Beraber ölüm bize, en muhteşem ödüldür!

15.04.2007

Alp Eren Baltacı



Ölüm Getirsin Fecir

Her dakika bir hece
Sonsuz gece bir şiir
Aklıma sen düşünce
Başım düşlere esir

Boş bakan üç beş kâğıt
Söyler hisli bir ağıt
Türküyle efkâr dağıt
Şiirle vakit geçir

Yokluğunadır ahım
Kılavuz bekler rehim
Aşktan muzdarip ruhum
Kollarına muhacir

Bu sabırsız voltalar
Köşe bucak yer yalar
Şeytan alır, cin çalar
Var mıdır buna ecir?

Geçmez amansız zaman
Sensiz dünya çöp, saman
Artık gelsin pek yaman
Hayata derin kesir

Hastayım boynu bükük
Derdinden şaşkın, alık
Gece zor, gece soğuk
Ölüm getirsin fecir!

11.04.2007

Alp Eren Baltacı



Özledim (Dörtlük)

Hayalini izlerim sonsuz gecelerde
Nefesini duyarım, uzakta da olsan
Aşk bağımda yetişen şirin gülcelerde
Râyihandan mestâne uyurum o zaman

Alp Eren Baltacı



Özürlü Özürler

Ayaklar yerden kesik, gözlerinde bir perde
Kafdağı'nda yaşayıp, yalanlarda ölürler
Ellerinde hakikat birer oyuncak artık
..............................Oynamakta bücürler

Milletimin sinesi sıcak bir yatak olmuş
Her güzelliği görmüş onda geçen ömürler
Ve onun devletinde esirliği düşlemiş
..............................Bosforuslu özgürler

Şu yabancı otlardan bu kocaman çınara
Neden, nasıl dillenir iftiralar, küfürler?
Ne cür'etle vurulur hakikatli tarihin
..............................Yüreğine mühürler?

Asrımın adaleti bu kadar olsa gerek...
Hayalperest başlara indirilsin sansürler
Ki merhamet, zulümden dileyecekse eğer
..............................Özürlüdür özürler!

Boyunları tasmalı, gözlerinde bir perde
Kafdağı'nda yaşayıp, yalanlarda ölürler
Dişlerine kemiktir tarihin yaprakları
..............................Kemirmekte bücürler...

23.12.2008

Alp Eren Baltacı



Rüzgâr

Caddeler boşluk esrisi
Zaman sabır sayrısı
Aniden yolum kesildi
Bir gece yarısı

Kara haber ulağı
Nefes nefeseydi
Gelirken ne olurdu,
Bir dakika dinlenseydi…

Konuşmuyor, konuşamıyor!

Diz çöktü önümde,
Paçalarıma sarıldı.
Sanki yalvarır gibi
Eğildi ve kırıldı…

Sordum:
Nedir derdin, ne var?
Yoksa devrildi mi
Koskoca dağlar?
Bu nasıl bir telâş,
Korkutacak kadar?

Acı bir uğultu
Karanlığa dalıyordu.
Konuşmuyor, konuşamıyor;
Yalnız ağlıyordu…

Susuyor, söylemiyor…
Aklım,
Bilmiyor, bilemiyor.


Son bir hamleyle,
Birden doğruldu.
Sarıp vücudumu çepeçevre
Kendine bir yol buldu.
Soluğuma karıştı,
Ciğerime kuruldu.

Kokusu: Tanıdık bir hüzün
Tadı: Yarım kalmış bir heves
Aşk denilen öksüzün
Çırpınışından son bir ses.
Bu rüzgâr, bu yorgun rüzgâr
Benden çıkan zor nefes…

09.03.2009

Alp Eren Baltacı



Sağır Bebek (Dörtlük)

Ne kötü bir yazgıdır! Annesinin dilinde
Terennüm edilen bir ninniyi işitmemek
Ve artık emeklerken; babasının elinde
Sallanan çıngırağın ardı sıra gitmemek

01.01.2009

Alp Eren Baltacı



Salyangoz

Şu bulutlardan düşen firkat yüklü her damla
Kalbime bir mıh vuran ağır birer balyozdu
Akılda seller gibi kabaran bir evhamla
Hayalimle gönlümün intizamını bozdu.

Hangi hırsla geçmişse damlalar üzerinden
Ki bedenim çarnaçar ezildi bin yerinden.
Ve suretim o yağmur birikintilerinden
Kurtulmayı bekleyen mahpus bir salyangozdu...

24.05.2009

Alp Eren Baltacı



Sır

Arşa çıkan ahımız acılar bestesidir
Alnımıza yazılan, hep keder güftesidir

Bu kısacık hayata 'beyhude' derler, sanki
Şu güzel ölüm hemen, doğumun ertesidir

Akıl ermez hakikat, kaba sığmayan yürek
Izdırabın kendisi, hayatın nüktesidir

Bir kere düşünmeden aradığımız sırlar
Sanıyoruz ki yalnız ölümden ötesidir

Baktığımız her nokta, aldığımız her nefes
Bütün sırrın cevabı, gonca gül destesidir

07.11.2007

Alp Eren Baltacı



Son Düğme

'Nerededir? ' diye sorma...
Sensizlikteyim...
Güneşleri söndüren
Bir kara delikteyim...
Ölüm son düğmeyse;
Vurulsun...
Ben, ilikteyim...

15.12.2008

Alp Eren Baltacı



Sürgün (Dörtlük)

Gönül ağacında garip yaprağım
Hazanda yeşilim baharda gazel
Hayat rüzgârına masum tutsağım
Ölüme sürgünüm, gelmeden ecel

16.03.2007

Alp Eren Baltacı



Unutulmak

Bir kardan adam olsam...
...
Ya dikilsem bir köşeye
Sükût içinde
Fark edilir miyim?

Ya da beklesem, diyorum
İlk güneşle erisem...
Engin denizlerde
Gark edilir miyim?

Buharlaşıp baharda
Göğe yükselsem,
Şu tanıdık başları
Dolu olup delsem...
...
Hatırlara yeniden
Çark edilir miyim?

31.12.2008

Alp Eren Baltacı



Unuturum, Diyene

Yıllar geçse üstünden, zorlaşacak bu hicran
Her deminde ömrünün, her dakika, anbean
Dar gelecek kalbine, bensiz, göğüs kafesin
Ve adımı anmakla tükenecek nefesin

19.04.2008

Alp Eren Baltacı



Uyku (Dörtlük)

Bırakmıyor ruhumu hülyadaki davet
Bu firardan geçmeğe benden ne dilersin?
Sen boşlukta başıboş gezmeğe devam et
Gözüme düşmek için ecel mi beklersin?

16.09.2008

Alp Eren Baltacı



Uzak Dur

Eline bir maşa almış
Gönlümün ateşiyle,
Közüyle oynuyorsun…
Aşkım senin oyuncağın değil!

Yazık!
Delikanlı yıllarım,
Seninle hebâ olmuş.
Düşlerim, heveslerim
Çocukça nazına
Çaresiz tebâ olmuş.
Fakat istikbâlim kibrine
Adağın değil…
Şiirlerime yaklaşma,
Onlar süsüne
Cımbızın, tarağın değil…

Artık sorma nerdeyim,
Bırak, ecel gelince
Ölüme sensiz gideyim.
Ecelim kapında uşağın değil.
Dokunma elbiseme!
Kefenim senin
Gelinliğin değil,
Duvağın değil…

Aybigem, demiştim
Ki hayalimdin,
Ona lâyık olamadın,
Aybigeliği sen
Hiç anlamadın.
Anlayamazsın…
Aranızda dağlar kadar
Bir fark var.
Emsâlin değil,
Solun, sağın değil…
Elin, kolun, ayağın,
Yanağın değil.

Huyu huyun,
Yüreği yüreğin
Ki iyi bil,
Hiç değil…

Uzatma,
Yüreğimi kanatma…
Elini artık
Yollarıma atma,
Onlar senin yumağın değil,
Taratma!

Ve her şeyi unut!
Hatıralar uykuna
Hamağın değil,
Yatağın değil…

Eline bir maşa almış
Gönlümün ateşiyle,
Közüyle oynuyorsun…
Aşkım senin oyuncağın değil,
Her sıkıldığında sarıldığın
Sıcak kucağın değil…

Alp Eren Baltacı



Üç Arkadaş (Dörtlük)

Üç parçaya bölmüşler ötelerde bir gönlü
Her biri bir bedende dirilip şekle girmiş
Üç damladan teşekkül bu emsalsiz dost gölü
Her damlanın kalbinde sevginin adı birmiş

13.12.2008

Alp Eren Baltacı



Üçüncü Vakte Doğru

Gel, bir alev topu ol sen, bedbaht gönlüme gir,
Başıboşluktan kurtar da, cehenneme girdir.
Üç vaktin ikisini harcadık biz, ne yazık!
Dün hüsrandı, bugün zor, yarın girift sarmaşık
Lutfet ki hayâline kement atsın geceler
Seninle şafakları sarsın kızıl gülceler
Senin tek nefesinden feyzalsın bâd-ı sabâ
Bâdında geçmeğe candan, candan bir merhaba…

Üçüncü vakit meçhûl, fincanında falcının
Ve elinde kürektir bir sarhoş sandalcının
Meyledip dalgalara, firar ederse kürek
İstikbali gark eder, sandalcı, bilmeyerek..

Dökülür mü hiç kanım, yürüsem hâristanda?
Aslında hicrânındır gönlümü kanatan da
Esrâr-ı âşktır deyip, avunurum, inlemem,
Vaslına erişmeden ecel gelse ölemem!

Mermer gibi, göl gibi ağırlaştı şu ömrüm
Önümde düşün koşar, ben ardından yürürüm
İnişler ve çıkışlar, uçurumlar, düzlükler:
Bu yollar, yılan yollar, hatırânı sürükler.
Râyihanı hissedip derim, cânân burada
Heyecanla uzanır kollarım o sırada;
Yok olursun da birden, âh çekerim ben yine
Koşabilsem yeterdim, serâb-ı hayâline

Üçüncü vakit zorda, fincanında falcının
Ve elinde kürektir bir garib sandalcının
Rota yok, iz belirsiz, denizin ortasında
Terkedilmiş hissimin kaçıncı bir yasında?
Estirirsen bir rüzgâr, tek nefeslik bir rüzgâr,
Sandalcı bulacaktır, bir yol ki sana güzâr!

Koş, bir alev topu ol sen, bedbaht gönlüme gir;
Başıboşluktan kurtar da cennetine girdir..

****
Âh sevdiğim, adını, bu şiire sırladım
Her geçen gece gibi, yine sana ağladım!

28.03.2009… 03.00

Alp Eren Baltacı



Vivaldi'nin İlkbahar Konçertosu

Işıklarla kamaşır yorgun, ağır gözlerim
Yükselirken bu ince bestenin perdeleri
Notalardan çarkeder sitem dolu sözlerim,
Mısrâlara düğümler kırılmış ukdeleri

Ve düşen perdeleri bir cinnete dönüşür
O ışıklar devrilir dipsiz bir uçurumdan
Bu derin karanlıkta güneşler bile üşür
Fakat terletir beni, geçirir şuurumdan

30.03.2009

Alp Eren Baltacı



Vivaldi'nin Kış Konçertosu

Toplayıp çevresine anne kurt, enikleri
İki titrek yavruya der ki: Artık alışın!
Kar, tipi, çığ, ve soğuk diye söyledikleri
Tedbirsiz gezenlere ağır cezası kışın

Bu dağlara bu mevsim öyle çetin iner ki
Yaşar ancak uykuda birbirini kollayan.
Çakallar mağaraya diş gösterip siner ki
Alçaktır, kardeşini çakallara yollayan..

23.04.2009

Alp Eren Baltacı



Vivaldi'nin Sonbahar Konçertosu

Sonbaharında ömrün son sükûtuna yanmış
Bir mumun cılız, titrek alevinde ihtiyar
Yorgun, kısık gözleri hayallerden uyanmış,
Yüreğinde hüsranın bir matemini duyar

İşte bu uğultular sanki hazin rüzgârdan…
Kahır kokan evine bir sır olup sızacak.
Yosun tutmuş ruhunun melâneti yıllardan
Boşluğa son nefesin tarihini yazacak.

23.04.2009

Alp Eren Baltacı



Vivaldi'nin Yaz Konçertosu

Çocuğa babasından bir hayat dersi gibi
Şu kemanla çellonun tellerinden yükselen
Hayat, der çello baba, hayalin tersi gibi
Notalı kancalarla seni menzilden çelen

Keman der: Babacığım, acele etmeliyiz,
Kaçalım ki bu kanca çelmesin ayakları.
Sen ve ben Vivaldi’den bezmiş iki deliyiz
Avuturuz müzikten anlamaz kulakları

23.04.2009

Alp Eren Baltacı



Yer Çekimi

'Yükselmekten bir şey çıkmaz, derinleşmeli…' ATSIZ

Sordular:
Neden ekseriyetle yerdedir bakışların?
Bizleri korkutuyor ince göz nakışların…

Cevap:
Her ne kadar çekse de cismi arz câzibesi
Baş aşağı durmakta bende gönül kubbesi
***
Tekâmül sancıları son raddedeyken, aklın
İrtifa kaybediyor: Fikir yalın, yol yalın…
Ve düşüyor toprağın sımsıcak kucağına
O rabbânî şerhlerin hakîkî bucağına.
Burada merhametli, avlarına böcekler;
Beyni müzmin kavrayan uru kemirecekler.
Sonra gül ağacının kökünden öz suyunu
Tadıp idrak edecek esrârın töz suyunu
Bilecek ki bu lezzet derinlerden geliyor
Zemzem gibi çağlayıp kabukları deliyor
İnecektir cevherin tükenmez göbeğine
Belki, henüz sönmemiş o yer çekirdeğine
Eriyecek içinde ziyadesiyle korun
Tekrar şekil alacak yardımıyla bir zorun
İşte hafakanlardan en güzel azatlığı
Aklın…
Ve derinlerde bulduğu rahatlığı…

Kemâle ermiş fikir, bir efsâne semender;
Yandıkça, ateşlerden artık korkmuyorum, der.
O her şerri, belâyı def edecek îmândır
Beyinde kıvrım kıvrım yerleşecek iz’andır
Ne kaybolma kaygısı, ne delirme tasası
Toprak, bir aziz varlık… Varlığın hülâsası…
Ayağı yerden kesik akıl rüzgârda kurur,
Gözleri değil fakat gönlü toprak doyurur!
***
Yağız yere boynumu zaman zaman ram eden
Arzulu bakışlarım, anladınız mı, neden?

16.06.2009

Alp Eren Baltacı


 
  IP adresiniz 3.142.164.174
Google
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol